Kadının yumurtası ve erkeğin sperminin vücut dışına alınarak laboratuvar
şartlarında ve bazı özel plastik kaplar içinde bir araya getirilerek,
döllenmenin sağlanmasıdır. İşte, bu vücut dışında yapılan işleme IVF (in
vitro fertilizasyon) veya tüpbebek denir. Vakaların % 10-15’inde
yumurtaların tümü bu yöntemle döllenmeyebilir. Bu nedenle daha az
kullanılmaktadır. Daha önce gebe kalmış ve doğurmuş kadınlarda daha
başarılı olmaktadır.
1970’lerin başında rahim kanalları kapalı
olan kadınların çocuk sahibi olabilmeleri için geliştirilmiş olan bu
yöntem ilk tüp bebek olan Louise Brown’ın 1978’de doğması ile popülarite
kazanmıştır. Kullanıma giren ilk yöntem olmasi dolayısıyla halk
arasında kısırlık tedavileri içinde en bilinenidir.
ICSI ( İntra sitoplazmik sperm enjeksiyonu = Mikroenjeksiyon):
Sperm
hücrelerinde ileri derecede sayı, hareket ve şekil bozukluğu görülen
erkekler için geliştirilmiş bir yöntemdir. IVF ile döllenme elde
edilemeyen vakalarda da kullanılır. Mikroinjeksiyon işlemi, özel bir
mikroskop kullanılarak her bir yumurtanın içine seçilmiş bir adet sperm
hücresinin yerleştirilmesidir. Tüp bebek te kullanılan bir tekniktir.
TESA (Testiküler sperm aspirasyonu) ve TESE (Testiküler sperm ekstraksiyonu):
Verdiği
örneklerde hiç sperm hücresine rastlanmayan, ancak testis lerinde sperm
yapımı olan hastalarda, spermin testislerden iğne veya biyopsi ile
alınarak icsi de olduğu gibi kullanılmasıdır.
Embriyo:
Kadın
yumurtasının sperm hücresi ile birleşmesi sonucu oluşan insan yavrusu
taslağına embriyo denilir. Önce 2 hücreli olarak yaşama başlayan embryo
hızla bölünerek hücre sayısını artırır ve genellikle döllenmeden 5-7 gün
sonra rahim içindeki dokuya (endometrium) tutunur. Burada gelişmesi
devam ettikçe plasenta (eş) adı verilen doku aracılığı ile anneden
beslenmeye başlar ve bu arada kendi varlığını belli eden bir hormon
salgılar. Bu hormonun anne kanında veya idrarında tesbit edilmesi için
gebelik testi yapılır (hcg testi).
Assisted Hatching (Embriyo zarının inceltilmesi):
Normal
şartlarda embriyo, rahime tutunmasından hemen önce, çevresini koruyucu
olarak saran tabakadan (zona) kurtulur. Zona tabakasının ileri
derecede kalın olması halinde, embriyo bu tabakadan dışarı çıkamaz ve
rahime tutunamaz. Bu durumda embriyo rahime verilmezden önce zona
tabakasının bir kenarından inceltilmesinin, gebelik şansını artırdığı
ileri sürülmektedir. Ancak, bu teknikle embriyonun zedelenme ihtimali az
da olsa vardır.
Blastosist transferi (Geç dönemtransfer-5. gün transfer):
Anne
ve babadan alınan üreme hücrelerinin birleşmesi ile embriyo denilen
yeni bir yapı ortaya çıkar. Embriyo sürekli bölünerek hücre sayısını
arttırır. Genellikle embriyo, anne adayından yumurta toplandıktan
sonraki üçüncü gün, yaklaşık 7-8 hücreli safhada iken rahim içine
yerleştirilir (embryo transferi). Her zaman uygulanmamakla birlikte
kaliteli embriyo sayısı fazla ise embriyo gelişimi daha ileri safhalara
kadar takip edilerek daha geç bir günde (en geç 5. gün) embriyo
transferi uygulanabilir. Böylece, embriyolardan daha iyi gelişenleri
seçme şansı olabilir, transfer ve rahime tutunma arasındaki süre
kısaltılmış olur. Embriyonun doğal ortamına dönüşünü geciktirmesi ve
kalan embriyoların dondurulması şansını azaltması, bu uygulamanın
olumsuz yönleridir. Ancak çok sayıda yumurta ve embryo gelişenlerde
uygulanabilecek bir yöntemdir.
Embriyo dondurulması (Cryopreservation):
Embriyo
transferi tamamlandıktan sonra elde kalan iyi kalitede embriyolar özel
bir teknikle dondurularak, daha sonra kullanılmak üzere saklanabilir.
Donma ve çözülme sırasında kalitesini koruyabilen embriyolardan oluşan
bebeklerin özel bir sağlık sorunları olmamaktadır. Ülkemizdeki ÜYTEM
yönetmeliği embriyoların 3 yıl saklanmalarına izin vermektedir.
Dondurulmuş embryoların transferi taze embryo kadar verimli
olmamaktadır. Çünkü, donma işleminden açılan embryoların yaklaşık %
30-50’ si ölmektedir.
Preimplant genetik tanı (PGD):
Embriyonun
8 hücreli safhasında bir veya iki hücrenin embriyodan alınarak genetik
tetkik için kullanılması embriyonun gelişimine engel olmaz. Alınan bu
hücreler kromozomal olarak incelenebilir ya da ailede bilinen genetik
bir hastalık var ise, bu hastalık yönünden tetkik edilebilir. Sonuçta
uygun nitelikte olan embriyolar, transfer için seçilir. Bu yöntemde
gebelik şansı yarı yarıya azalmakla birlikte genetik hastalıklar için
olumlu sonuçlar sağlar. Bu uygulamayı yapmak her hastada mümkün
olmamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder